En Anlamlı Ramazan Hikayesi

Merhabalar,

Uzun zaman sonra harika bir hikayeyle döndüm. Bu hikaye Rachid Boulsane'nin hikayesi. "Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir" derler. Bu hayra koşma ayında insan hep bir şeyler yapmak istiyor.
Rachid Boulsane yapılabilecek en güzel şeyi yapmış bence.

Rachit, Paris gibi islama önyargıyla yaklaşan bir ülkede gündüzlerini oruç tutarak gecelerini de evsizlere hazırladığı küçük kutularla yemek dağıtarak geçiriyor. Birçok insanın yaptığı gibi,
oturup insanlara biz terörist değiliz, bunu yapmıyoruz şunu yapıyoruz diye konuşmak yerine gidip onlara yardım etmeyi, islamı doğru şekliyle yaşamayı, gözler önüne sermeyi tercih etmiş. Verdiği küçük kutularda neler mi var? Su, meyve suyu, bir kutu mendil ve sandviç. Yani aslında büyük çoğunluğumuzun alabileceği şeyler..

Rachid 2009'da kendince bir yardım derneği kurmuş ve şimdi bu derneğin 250 gönüllüsü var. Bu dernekle birlikte insanların müslümanlara bakışını değiştirmek istiyorlar. AJ, Rachid'in hikayesini duyurmak için bir video hazırlamış. Videoda insanların ne kadar minnettar olduklarını ve Rachid'in gece 11'lere kadar paket dağıtımı yaptığını görebilirsiniz.




Bu Ramazan'da özellikle klasik ramazan postlarından yazmak yerine sizinle çok hoşuma giden Ramazana yakışır bir hikaye paylaşmak istedim. Umarım sizi de etkiler, iyiliğe heveslendirir.. :)

(Allahü teâlânın en sevdiği iş, elbise vererek veya yedirip içirerek yahut başka bir ihtiyacını karşılayarak, bir mümini sevindirmektir.) [Taberani]

O halde bu Ramazan ayında biz de birilerini sevindiren, onlara yardım eden el olalım!

Şimdi, hayırlı ramazanlar! :)

Yaşamaya çalışan kadın yazıyor...


Haberi hepiniz duymuşsunuzdur. İstanbulluların kısaca "Cadde" olarak bildiği, çokça gittiği Bağdat Caddesi'nde tecavüz dehşeti yaşandı. Bıçakla tehdit ederek saldırgan, evine yürüyen 19 yaşındaki E.F.B.'yi bir binanın arka bahçesine sürükleyip tecavüz etti.
Tutuklanan, evli ve 2 çocuk babası olduğu öğrenilen zanlı Cengiz A, sabah vakti Pendik'teki evinde yakalandı..

Biz kadınlar doğumdan ölüme kadar durmadan içi şiddet ve sapıklıkla dolmuş taşmış bu pis insanlardan korunmaya çalışırız. Bu ülkede iki kadın tipi var: Yaşamlarını kaybeden kadınlar, yaşamaya çalışan kadınlar.. Maalesef ikisinin de gülmez yüzü. Çocukluğumuzdan beri eminim hepimiz bir kez sözlü tacize uğramış, sokakta arkamızdan laf atılmış, ıslık çalınmış, sosyal medyada saçma sapık resimler ve mesajlar almış, sokakta laf yemeyelim diye babamız veya abimizle konuşuyormuş gibi yapmış, taksiye ve minibüse binince telefonu alıp babamızla konuşuyormuş havası vermişizdir..

Eğer varlığımız bile bir tehditse, kendi evimizin önünde dolaşmamız bile bir tecavüz meşrulaştırma sebebi ise ne yapmalıyız bilemiyorum.. Ne kadar pislenmiş insanların kalbi tahmin edemiyorum.. Biz ne zaman bu denli yozlaşmış, değerlerini kaybetmiş, sapık bir toplum olduk? Nasıl oluyor da insanlar hala "o kız o saatte sokakta napıyordu" yazabiliyor?

Şu an bu postu saat 02:00'da odamdan yazıyorum. "Bu saatte" arkadaşımın yanından, partiden veya refakatçi olduğum hastaneden bile dönüyor olabilirdim, unutma ki sen de olabilirdin!
Bu bozuk zihniyetli insanlara karşı bir şeyler yapılması gerektiğine inanıyor, her türlü doğru girişimin destekçisi olacağımı belirtmek istiyorum.

Her yer sapık, pislik insanlarla dolmuş,
Allah tüm kadınları, hepimizi korusun..

Son olarak aşağıdaki videoyu izlemenizi, izletmenizi istiyorum.. Kadınların 1/3 inin fiziksel ve cinsel tacize maruz kaldığından bahsediyor. Hepimiz ileride kız çocuğumuz olursa nasıl bir eğitimle onu koruyacağımızı düşünüyoruz ki aslında düşünmemiz gereken şey erkek çocuğumuz olursa onu bir kızı incitmekten, taciz etmekten nasıl koruyacağımız olmalıdır.



Kadına karşı olan her türlü medyayı ve bu kültürle büyümüş tüm insanları kınıyorum.

Tekrar, Allah hepimizi korusun diyorum..

Yaşamaya çalışan kadın

‘To Dorm or Not to Dorm’

Yurda yerleştiğim ve okullar da açıldığı için yazılara bir iki gün ara vermek zorunda kaldım.
Birkaç kişi bana neden yurda geçtiğimi, aileyle yaşamanın üniversite hayatını daha iyi etkileyeceğini düşündüğünü açıkladıktan sonra ben de kısa bir yazıyla aslında yurtların veya öğrenci evlerinin öğrenci için niçin bir fırsat olduğunu açıklamak istedim.

Öncelikle benim gibi çok kardeşli bir çocuk değilseniz, yurdun sizin yalnızlığınıza son vereceğinden emin olabilirsiniz. Bu farklı ortam size iyi gelecek ve birçok kişiyle kaynaşma imkanı bulacaksınız. Üniversite yıllar sürecek dostlukların başladığı yerdir derler, ben bir insanı en iyi tanımanın yolunun bir ev, oda paylaşmaktan geçtiğine inanır oldum. Bu paylaşımla aslında siz kiminle yakın olup olmayacağınızın da farkına varıyorsunuz.

İkinci olarak da, aileden uzak yaşamanın verdiği yalnızlığı gidermek için sosyalleşmeye duyulan ihtiyaç bence insanların sosyal becerilerinin gelişmesine olanak sağlıyor. Daha öncesinde çekingen, kimseyle konuşmayan kızın birileriyle konuşması gerekiyor ve bu ihtiyaçlar onun sosyal becerilerinin gelişmesine sebep oluyor.

Üçüncü ve belki en önemli avantajlardan birisi de aileden uzak yaşamanın, onların hayatınıza katılma oranını düşürdüğü gerçeği. Bu başta üzücü gelse de, aileniz sizin hayatınıza karışmamaya başladıkça sahip olduğunuz sorumluluk duygusu ve bilinci artıyor ve siz birey olarak kendi işlerinizi kendiniz halletmeye başlıyorsunuz. Örneğin dersi kendiniz çalışmanız gerektiğinizi bildiğiniz için çalışıyorsunuz, aileniz size hatırlattığı için değil. Kendi günlük planınızı kendiniz oluşturuyorsunuz, bir söz vermeden veya plan yapmadan önce programınızı kendiniz düşünüyorsunuz. Bu da sizin sorumluluk bilincine sahip olmanıza sebep oluyor.

Son olarak özetle; bence üniversite eğitiminiz boyunca aileden uzakta yaşamak size aslında bir "tam üniversite deneyimi" yaşama şansını veriyor. Bu deneyim sayesinde üniversiteyi hem dilediğiniz gibi, hem de dolu dolu yaşama fırsatına sahip oluyorsunuz.

Gecikmiş Bayram Post'um

Bayramda kimilerimiz tatil fırsatını değerlendirmek için şehir dışına tatile gider, kimileri parklara, sokaklara, bazıları da memleketlerine...

Sizler bayramı nasıl geçiriyorsunuz bilmiyorum ama bizde eski adetler hala devam ediyor. Dün, yani bayramın ilk günü o kadar yorgundum ki ne interneti açıp size iyi bayramlar dileyebildim ne de bugün erkenden kalkıp dünkü rutinime devam edebildim.

Biz her bayram erkenden, bayram namazından önce, aile büyüğümüze gidiyoruz .Kapıdan girdiğimiz anda başlıyor maraton. Saat 7:30'dan en erken 13:00'a kadar koşturduk mesela dün. Akşama doğru, gelen misafirler ve yapılan ziyaretler bittiğinde bende bitmiştim. Ama şahsen ben bayramın tadının da böyle çıktığını düşünüyorum.

Hepinize hayırlı, musmutlu bayramlar diliyorum.


Kendinize iyi bakın! :)

Koreseverler için müjde! Yüksek dozda Romantik Komedi içerir!


Müthiş bir dizi önerisiyle geldim!!
Şahsen uzun zamandır dizi sitelerine girip girip çıkıyor, yeni gelen dramalarla bir türlü tatmin olamıyordum. Sonunda istediğim romantik komedi geldi!
O kadar mutluydum ki anlatamam tabii taa ki henüz iki bölümün yayımlandığını görene kadar. Anlaşılan bekleyeceğiz. :/
Bahsini ettiğim dizi "She Was Pretty"

Biraz bahsetmek gerekirse; başroldeki kızımızın ilk aşkı yıllar sonra onu buluyor. Ama bu süreçte kızımız "biraz" değişmiş. Gençlik yıllarında güzelliğine çok önem veren bakımlı kızımız Kim Hye-Jin, yıllar sonra pek de öyle çıkmıyor karşımıza. Saçları karma karışık, teni bozulmuş Kim Hye-Jin'i ilk aşkı Ji Sung Joon onu tanıyamayor bile. Hye Jin ilk aşkının hayallerindeki o güzel kız imajını öldürmemek üzere karşısına çıkmamaya, ondan gelecek olası buluşma ısrarın önünü kesmek için de havalı, güzel, bakımlı dostu Min Ha-Ri'yi  ilk aşkına Kim Hye-Jin yani kendisi diye tanıtmaya karar veriyor.
Vee daha sonrasında olaylar tam gaz devam ediyor tabii!!

Yok ben yazamadım siz en iyisi fragmanı izleyin. Fragman1:



Hala mı tamam değil? O zaman bir de fragman 2 yapalım:


Hemen izlemek isteyenler için : Tık

Sevgiyle kalın :)

Çok Değil Ya... Bir Yorulup Geldim


Öncelikle pek tutatlı bir blogger olmadığımı, hatta kendime blogger demekten bile çekindiğimi itiraf etmek istiyorum.
Evet, bir görünüp bir kaybolduğumun da farkındayım.
Bu sene üniversiteli olmanın verdiği sorumluluklar ve aileden ayrı eve çıkmanın verdiği sıkıntılarla boğuşurken bir sürü iş peşinde de koşmamla birlikte koca yılım çokça koşuşturmalı geçti.
Hele yaz tatilim... Tüm yaz staj yapacağım, farklı alanlar deneyeceğim derken boşa gitti. Ne tam olarak dinlenebildim ne de somut bir şeylere kavuşabildim yani.
Bütün sene, hatta hala, meslek arayışındaydım. Öğretmenlik bana uygun değil dedikçe başka meslekleri deneme uğruna çok yordum kendimi. Masa başı iş denedim, çevirmenlik, öğretmenlik hatta organizatörlük bile. Sonucunda hiçbir şey geçmedi elime, bir avuç deneyimi saymazsak. 'İlerideki ben'i resmedemedikçe de hep moralim bozuldu. Hep eksik ve başarısız hissettim kendimi alanımdan memnun olmayınca.

Sanırım biraz oluruna bırakmak gerekmiş. Arada eğlenmek, genç olmak, fazla düşünmemek filan... Ben biraz erken büyümeye kalkıştım sanırım.


Bu arada canı sıkılan ve hala Yenilmezler -Ultron Çağı'nı izlememiş olan varsa hemen açıp izlesin bence! Ben çok geç kalmışım bu hafta izledim ;)


Here's the fragman :)

Uzun aradan sonra..

Sürekli uzun aralar vermekten, sürekli merhaba başlığı atmaktan sıkıldım :(
Okuldu, yurttu, sınavlardı, ödevlerdi, o kadar uzaklaştım, o kadar unuttum ki buraları, hatta önceden neler yaptığımı şimdi gelip bakınca her şey bir yabancı geldi.

Sayın özgenin de blogum yorumlarında belirttiği gibi oldu her şey... Hemen yoruldum; yollardan, trafikten... O kadar doldu ki hayatım sıkıldım, her şeyi bırakasım geldi. Şimdi de tatil bitMİŞ geri gitmem gerek. Tekrar tekrar notlar yazacağım, bırakmayacağım buraları. Şimdilik kendinize iyi bakın..
Bissürüü bissürüü kitaplar okumam gerek... 

Üniversite Yolculuğu





Eveett sonunda gidip üniversitemi gördüm.
Yaklaşık 4 saat sürüyor gidip gelme işlemi. 
4 sene nasıl dayanırım bilemiyorum.
Günüm koşturmak akşamım uyumakla geçti.
Hala kendime gelmeye çalışıyorum..




Döndüm!!

Tatilden döndüümm ^^
Birkaç gün tatil çok iyi geldi gerçi daha çok yoruldum ama zaten ihtiyacım olan biraz yorulmakmış. 
Okuyan herkese fazla gelmiş olmalı 3 ay. Ben 1 ay önce sıkılmalara başladım zaten.
Açıkçası bir an önce hayatıma düzen gelsin istiyorum. O gün ne yapacağını bilmeden uyanmak hiç hoş değilmiş. 
Meğer meşguliyet ne büyük nimetmiş de biz bilmiyormuşuz!

Bu arada Korece öğrenmeye başladım! 
Açıkçası yazım çok zorluyor. Hiç bilmediğim, alışkın olmadığım bir alfabe. Keşke okul başlamadan biraz ilerletebilsem.

Şimdi yatmaya gidiyorum :) Herkese iyi geceler.

Tatildeyken bana mesaj yazanlar olmuş çok teşekkür ederim en kısa zamanda onlara da döneceğim..
Sizi seviyorum..

Gecikmiş Tatil

Tüm o üniversite hazırlıkları, sonuçları, tercih dönemleri, ramazan, bayram art arda gelince ''Bu sene tatil kaldi.'' demiştim kii ailem 3 günlük bir tatil planı yapmış. -Evet bizde planları aile yapar-  ^o^

Tabii ben de sevindim bu duruma. Tatil yapmamış olmak istemedim. Madem''Üniversite başlayınca yapmamış olacağına pişman olacaksın.'' diyorlar, o halde gidelim hemen dedim. 
Bugün üniversite ön kayıtlarımı yapıp Allah'ın izniyle yarın yola çıkacağız. Dua edin sağ salim gidip gelelim :) Yolumuz biraz uzun daa :)

O halde benden size kucak dolusu deniz :P


Kendinize iyi bakın :)
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Template Hits

Archive

Bu Blogda Ara

Content left

Sample Text

İzleyiciler

Recent Comments

Pages